13 Ağustos 2013

Kimi mimarların tasarımları, kullandıkları malzeme ile anılır örneğin Mario Botta tuğla kaplı cepheleri ile bilinir. Frank Gehry titanyum kaplı binaların mimarıdır. Peki biz hangi malzeme ile özdeşleşecektik. Bu sorunun cevabı geçen 5 yılın ardından netlik kazanmaya başladı.Yüzlerce kaliteli kaplama ile yaptığımız görseller, detaylı modeller bazen maketler veya proje üzerinde yazdığımız malzemeler bizi tek bir noktaya götürdü. Sıva+Boya.  Mesela projede koyu renk taş mı kaplı, o hemen koyu bir boya oluyor, ahşap mı var , o kahverengi, dokulu yüzey varsa o serpme sıva üzerinde boya olarak gerçekleşiyor. Yani hayal ettiğimizin aksine bu sefer biz malzemeyi değil, malzeme bizi seçti. Tek tesellim bizimle beraber seçilen binlerce mimar arasından adımızın hiç bir zaman Sıva+Boya ile birlikte anılmayacak olması.

30 Nisan 2012

Yeni dönemde eksikliği hissedilen sol yandaki bilgisayar için İTÜ'den Duygu Görgün ile anlaştık. Siyah beyaz renklere gönül veren genç mimarı havalanında büyük bir kalabalık ile karşıladık, adli sicil kaydı ve sağlık raporunun alınmasının ardından Not Mimarlık'ın alsancaktaki tesislerinde imza töreni düzenledik. Günde en az iki kesit beş cephe çizme sözü veren Duygu, Not Mimarlık'ın büyük bir camia olmadığını ama yurt dışına gidene kadar onu kabul eden tek camia olduğu gerçeğini bir kez daha dile getirmesi biraz keyfimizi kaçırsa da moralimizi bozmadık. İmza törenin ardından genç mimar takımdan ayrı düz çizgi çizerek güne devam etti.

14 Eylül 2011

Aradan geçen iki yıldan sonra nihayet İbrahim Bey Amca dün gece evinde oturabildi. Böylece mutlu sonla biten bir hikayemiz daha oldu. İbrahim Bey Amca bence İşveren Ödülü almalı, güle güle oturmasını diliyorum. (Bu bina vesilesi ile Kemeraltı Tasarım Rehberi'nin varlığından haberdar olduk, belediyelerimizin yoğunluktan fırsat bulamayıp böyle rehberler hazırlamamaları dileği ile bu konuyu kapatıyorum)

5 Mayıs 2011

Ulusal Mimarlık Yarışmaları Sempozyumu30/04/2011 16:00
Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Ulusal Mimarlık Yarışmaları Sempozyumu 3” de Tamer Başbuğ’un yöneticiliğini üstlendiği Forum bölümünde, yıllarca yanında çalıştığım iki değerli isimle (Tamer Başbuğ ve Ebru Türkdamar Diktaş) aynı kareye girme şansını yakaladım, benden başka hiç kimsenin üzerinde bile durmadığı bu küçük ayrıntı gün boyunca ne olacak bu yarışmaların hali sorusundan daha fazla aklımı kurcaladı:)

15 Mart 2011

Temiz enerji, temiz gıda falan derken temiz proje neden olmasın diye düşündük ve “proje süresince sıfır atık” sloganı ile yola çıktık. Bu şekilde İzmir’in hatta Türkiye’nin tasarım süreci dahil çevreye duyarlı ilk mimarlık bürosu olma yolunda ilk adımı da attık denilebilir.



Öncelikle proje çizerken sıkça kullandığımız kola fanta türü içecekleri oldukça azalttık. Rakamlar cesaret vericiydi. Önceleri IVB. Sınıfı 300 m² bir villayı yaklaşık 4 lt kola kullanarak çizebilirken tedbirler sonucu bu miktarı 200 ml kadar düşürebildik. Aynı şekilde yaklaşık 2 ay süren bir uygulama projesini 12 kg’lık bir tüp ile çizebilirken çay ve kahveyi azaltmakla lpg kullanımı da ciddi oranda azalttık. 2 kesit 4 cepheyi 16 kıymalı pideye (öğle ve akşam birer tane) çizebilen eski tip elemanlar yerine 2 büyük pizzaya aynı işi gören yeni elemanlar aldık bu şekilde ambalaj atıklarımız oldukça azalırken proje maliyetlerini de önemli ölçüde azalttık. Hedefimiz 2015 yılında 2 tabak yeşil fasulye ve ayran ile 1000 m² binalar çizebilen yeni nesil mimarlık bürolarının öncüsü olmak. Bu şekilde fast food ile beslenen dev bürolara karşı organik gıdalarla beslenen küçük ama doğal büro kimliği ile öne çıkmayı düşünüyoruz. Umarım çevreciler bu arayışımızda bize destek olur.

5 Ekim 2010

BUILdIST Yapı Malzemeleri Fuarı kapsamında CNR Fuar Merkezi Yeşilköy ve çevresi için bir kentsel dönüşüm ve yenileme projesi tasarlamak üzere  30 Eylül 2010 tarihinde 5 farklı mimarlık ofisinin katılımıyla gerçekleşen “charrette”e katıldık.
Gönlümüzü almak için birkaç tatlı söz söylensen de genel olarak pek bir başarı sağlayamadık. Kentsel Tasarım Ciddi İştir sözünü kimin söylediğini düşünerek İzmir yollarına düştük. (1+1’i tebrik ederiz:)

25 Ağustos 2010

Happiness is not entering competitions

1 May, 2008 By Marguerite Lazell


Bauman Lyons director Irena Bauman gives her tips on how to be a happy architect in a new book

A new book on how to find happiness as an architect has ignited the debate about the culture of competitions and awards in the profession.
In her book, How to be a Happy Architect, Bauman Lyons director Irena Bauman unveils a radical formula for wellbeing, revealing her firm will no longer enter for awards or for competitions that don’t pay, will not work on schemes more than two hours’ travel time from its office, and is growing vegetables in its car park.


The publication of the book follows criticism by HOK chairman Bill Valentine and RMJM chief executive Peter Morrison that many architects are predominantly driven by their egos. Bauman said a core part of her argument was that architects failed to realise their true worth. “Architects persistently offer their most precious asset, their creativity, free of charge in hope of winning competitions,” she said. “Our vanity makes it acceptable to produce large amounts of excellent work in return for the possibility, no matter how remote, of instant distinction, and maybe even fame.” But Bauman’s advice for her fellow professionals received a less than ecstatic welcome. Charles Holland, a director of Fat, said: “[the two-hour limit] would mean we wouldn’t have any jobs unless you count east Croydon, and that’s sometimes two hours away.


“It seems a little retrogressive. That view of a sense of place, genus loci, is slightly romanticised, and it ignores the contemporary reality of shared culture.” Nevertheless, Holland expressed admiration for Bauman’s “brave” rejection of awards and questioned the reliance on contests. But Moxon Architects’ director Ben Addy insisted competitions were an essential part of architectural happiness.

“Even if you’re not paid to enter a competition, you still enjoy it,” he said. “Even if it doesn’t go anywhere, the dialogue in the office is enjoyable. It’s a big part of why we exist as a practice. We like designing, we like drawing.”

25 Nisan 2010

Sadece yerden bahsedilerek bir buluşmadan söz edilebilir mi, ?



Ya da sadece zamandan ?


Sadece 5’te diye sözleşerek bir yerde buluştuğunuzu hayal edin.





 
Yer ve zaman kavramını süperpoze kullanımla bir meydanda bir araya getirmek projenin ana amacıdır. Konak Saat Kulesi Meydanı hâlihazırda etrafında Belediye binasının, bir taşıt yolunun ve bir yaya aksının peyzaj düzenlemesinin sınırlandırdığı bir alandır. Ancak 3.boyutta net olarak çizilemeyen bu sınırlar alanı bir meydan olarak tanımlayamamaktadır. Yeni bir yapılaşmanın söz konusu olamayacağı alanda hedefimiz yer ve zaman değişkenlerini kullanarak kullanıcıların zihninde tanımlı bir alan yaratmaktır. Bu yolla alanın çeperindeki her nokta tanımlı hale gelecek ve kentli için keyifli bir buluşma noktasına dönüşecektir.
(Elvin Karana'nın bir projesinden esinlenilmiştir)

18 Mart 2010

22 Şubat tarihinde TAKEV okullarının meslek tanıtım günlerine katıldık. Mimarlığı seçmek isteyen herkese, eczacılık seçeneğini bir kez daha hatırlattık.

31 Ocak 2010

Davetli Yarışmalar

Davetli yarışmalar bir teklif alma yöntemi olarak değerlendirilebilir. Ama adındaki yarışma kelimesinden ötürü ulusal mimarlık yarışmaları ile karıştırılmamalı. Amatör ruhla hazırlanan görece fırsat eşitliği sağlayan ulusal yarışmalar prensip ve işleyiş bakımından tamamen ayrıdır. Davetli yarışmalar, sonunda bir ücret ödendiği ve seçilmiş olmanın verdiği motivasyonla sonuç ürünler bakımından ulusal yarışmalardan daha üst düzey olabilir, ancak en baştan bir eleme yapması yarışma mantığına aykırı. Emeğini ve zamanını seçilmiş bir jürinin ellerine terk etmek istemeyen, cirosu yüksek büroların rekabeti açısından olumlu buluyorum, ilgi ile izliyorum. En nihayetinde tasarımların önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde değerlendirip, en azından tasarımla ilgili kişilerce değerlendirilmesi hem klasik fiyat kırarak iş alma yöntemine hem de tanıdık ve bildik mimara iş verme yöntemlerine kıyasla oldukça sağlıklı bir iş verme yöntemi olarak görüyorum. Kendi içinde değerlendireceğim davetli yarışmalarında belli sıkıntıları olduğu görüşündeyim. Öncelikle jüri seçimlerinde işverenin ağırlığı, doğal olarak sonuçlara da yansımaktadır. Yarışma ile proje seçtiği için işvereni kutlamak gerekirken jüri üyelerini belirlenmesinde başka bir kurumun devreye girmesi (mimarlar odası gibi) işverenleri soğutacağından şöyle bir yöntem izlenebilir. Belli sayıdaki jüriyi işveren belirler ve geri kalan jüri üyelikleri için öneriler yarışmacılardan gelir. Genellikle rüştünü ispatlamış büroların davet edilmesi yerine davet edilen mimarlar arasında en azından belli oranda genç ekiplerinde olması ortama renk katacaktır Ayrıca davetli yarışmanın ilanının kamuya açık tüm sürecinde izlenebilir olması tartışmaları ve önerileri de beraberinde getireceğinden mimarlık ortamı açısından olumludur. Davet edilenlerin yetkinliklerinden emin olunduğuna göre, isimlerin gizli olması ve rumuz kullanılması daha objektif değerlendirmelere olanak sağlar.

25 Ekim 2009

Açık Ofis6/10/2009 13:00
Açık Ofis etkinliğinde, mimarlık öğrencileri gelecekte içinde bulunacakları çalışma ortamını tanıyarak ileride meslektaşları olacak kişiler ile birlikte olma fırsatı yakalayacaklarını düşünmüş olmalılar ki ofisimize geldiler, ağırdan aldık sevindiğimizi belli etmedik.
Ege Mimarlık Temmuz 2009



Ege Mimarlık Dergisi'nin Temmuz Sayısında yarışmalar ve genç ofis olmak üzere bir söyleşi gerçekleştirdik.Dergi çıkar çıkmaz annelerimize gönderdik.
Ulusal Mimarlık Yarışmaları Sempozyumu 23/05/2009 09:00
Mimarlar Odası Genel Merkezi ve Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Ulusal Mimarlık Yarışmaları Sempozyumu 2” 30 Mayıs 2009 Cumartesi günü İzmir Sanat Büyük Salon’da gerçekleşti.
Ali Cengizkan’ın yöneticiliğini üstlendiği Forum bölümünde, Not Mimarlık'tan Serdar Uslubaş ve Merih Feza Yıldırım'da yer aldı.İçlerinden ne geldiyse söyledi, akşam da kordonda efkar dağıttı.

8 Eylül 2009


Büyük küçük harf ayrımını doğru kabul ediyorsak büyük ve küçük rakamlar da olabilir. Daha yetenekli birinin günlük hayatta kullanabileceğimiz küçük rakamlar tasarlaması dileği ile...

8 Ağustos 2009


Ayn Rand'ın The Fountainhead adlı kitabından uyarlanan King Vidor'un yönettiği Garry Cooper ve Patricia Neal'ın rol aldığı filmi çevirmeyi tamamladım. Böylece altyazılı izlediğim Scrubs'ın çevirmenine de borcumu ödemiş oluyorum.
İndirip izlerse tabi. www.notmimarlik.com un download bölümünden indirilebilir.




20 Temmuz 2009

Kültürpark’ın kent içi konumu değerlendirildiğinde, sahip olduğu potansiyeli yeteri kadar değerlendiremediği görülebilir. Kentin merkezinde yer almasına rağmen, araç trafiği önceliğine göre oluşturulmuş mevcut kapıları, yayaların Kültürpark’ın içine girmesini kolaylaştırmamakta Kültürparkı çevresinden dolaşılan bir park haline getirmektedir.

Modern şehircilik ilkeleri gereği kentliyi parktan izole eden bu duvarların, parkın mahremiyetini zedelenmeden uygun aralılarla kaldırılarak yaya geçişine olanak tanıması park ve hinterlandı için büyük potansiyel taşımaktadır.

Özelikle Kahramanlar Mahallesi düşünüldüğünde, mahalle sakinlerinin parktan, dolayısıyla kentten, bu duvar yolu ile izole edildiği rahatlıkla söylenebilir. Öneri yaya kapıları bu semtin olumlu dönüşümüne katkı sağlayacaktır.

Bu öneride parkın duvarları , yaya akımının yoğunlaştığı noktalarda kaldırılarak geçiş imkanı sağlanmıştır. Yayalara, parkın içindeki etkinlikleri anımsatacak simgesel bazı figürler bu kapılar üzerinde yer alacak, Kültürpark’ın imajını tazeleyebilmek imkanı sağlanacaktır.

Bu noktasal geçişler park ve kent arasındaki etkileşimi artırma potansiyeli taşırken,
düşük maliyetle gerçekleşme imkanı ve geri dönebilme şansı, bu önerini öne çıkan yönleridir.
Kültürpark modern bir kent parkı olarak şehir hayatına bu yolla katılabilir.


22 Haziran 2009


Halkapınar – Liman – Pasaport hafif raylı sistem güzergah önerisi, mevcut raylı sistem güzergahını merkezi iş alanlarına (MİA) bağlamak amacı ile öngörülmüştür. Bir çok yönden İzmir’in kalbi sayılabilecek olan Alsancak bölgesi, metro güzergahının etkileme alanının dışında kalmaktadır.
Alsancak bölgesine ulaşmak isteyenler için metro hattı tercih edilmemektedir. Besleme hatları tercih çekici değildir. Bu nedenle Alsancak bölgesi yoğun özel araç ve otobüs trafiğinin yarattığı olumsuz etkiye maruz kalmaktadır. Bornova ve Üçkuyular konut bölgelerinde oturanlar iş yerlerine gelirken metroyu değil otobüsü tercih etmektedirler.
Yeni öneri iki etap olarak planlanmakta, Halkapınar Transfer Merkezi ile sisteme bağlanmayı önermektedir. Atıl durumdaki viyadük ayaklarını kullanmayı önermekte böylece ek kamulaştırma bedeli ve altyapı yatırımlarından tasarruf etmeyi planlamaktadır.

I. etap 3.2 km uzunluğunda, liman bölgesine kadar ulaşımı öngörmektedir. Bu noktada ilk etap sonunda liman bölgesinde bir istasyon planlanmamaktadır. Ödeme gişeleri Halkapınar istasyonunda bulunacaktır. Hem giriş hem çıkış turnikelerinde ödeme yapılacaktır. Böylece sadece hat inşa ederek ilk etabı devreye sokmak mümkün olabilecektir.

II. etap 1.1 km uzunluğunda, hemzemin bir hattı öngörmektedir. Liman bölgesi ile Pasaport arasında olacaktır. Geçmişte bu bölgede atlı tramvay ve tramvay hatları kullanılmıştır. Böylece I. Kordona özel olarak tasarlanmış vagonlar ile nostaljik bir atmosfere yaratılırken bu bölgede ki özel araç trafiğini de azaltmak mümkün olabilecektir.
Öneri güzergah, taşıdığı potansiyel göz önünde bulundurulduğunda, kent yaşamının kalitesini yükseltecek, otobüs hatlarından önemli bir yükün metro hattına aktarılmasını kolaylaştıracaktır. Zemin durumu nedeni ile yer altından metro hattı yapmanın ekonomik açıdan avantajlı olmadığı Alsancak için önemli bir açılım sağlayacaktır

8 Şubat 2009


Henüz Notmimarlık için tanıtıcı bir film çekemedik ama jeneriğimizi hazırladık. Anı olsun diye de bir resmimizi koyuyorum. Günün birinde sonunda jeneriğimizin de yer aldığı bir filmimizi koymak dileği ile...

27 Aralık 2008


Yanda ilk kazandığımız paranın, taranmış bir görüntüsü var. Malesef büro açmak kolay değil.O günlerde bu parayı duvara asacak kadar çok kazanamıyorduk. Onluklar halinde alsaydık ödememizi, belki bir onluk asabilirdik ama malesef ellilik çok fazla geldi. Biz de paramızı bir gün bize döner umuduyla taradık, ve faturayı yatırdık. Bu yılın sonunda YTL'lerin imha edileceği düşüncesi beni çok rahatsız ediyor. Bu para elinize geçerse 100 YTL'ye geri alacağız. Duyurulur.

11 Aralık 2008

Why Not?

Web sayfamız beklediğimden çok daha ciddi oldu. Umarım bu blog sayfasını biraz daha sıcak yapabiliriz. Kurumsal renklerimizden de kaynaklanıyor olabilir sayfamız biraz renksiz gibi :)

Herkes Not mimarlık ne demek diye soruyor. İtiraf etmek gerekirse bir isim bulmak, mimarlık bürosu açarken karşılaşılan en büyük sorun. Aslında bu hikayeyi pritzker’i alırken açıklarız diye düşünüyordum ama sanırım buradan yayınlansa da en çok üç beş kişi haberdar olur. Ama bizim kayıtlarımız için önemli.

Önce kriterlerimizi belirledik.

Telefonda kolayca anlaşılabilmeli
(Geçen bir yıl gösterdi ki anlaşılamıyor, diksiyon kursuna gitmememiz gerekebilir ama telefonu açan not mimarlık mı? diye sorduğunda da anlamakta güçlük çekiyoruz)

I, ç, ş, ö, ü gibi harfler içermemeli
(böylece yıldırım mimarlık ve uslubaş mimarlık çöpe gitti)

Daha önce biri alan adını almamış olmalı
(bu kısımda yaşanları hiç anlatmasam da olur)

Aslında not mimarlık bütün bunlara uyuyordu ama ingilizce notarchitects’e bayıldık. Serdarın “neden çekiniyorsun biz mimarız “dediği gün mimar olsaydık ne kadar harika olurdu diye düşünmüştüm. Galiba okul sıralarında gözümüzde çok büyüttük mimarlığı evet bir diploma sahibi olabildik. Ancak, ne yazık ki Türkiye’de teknikerinden, inşaat mühendisinden, mutfak satıcısından, hatta bu örnekler iyi durdu hiçbir formasyonu olmayan herkesin mimar olduğu bir yerde notarchitects kulağımıza çok hoş geldi. Gürhan Tümer hocamızın mea architecture mea culpa'sını
yıllarca hep (cahilliğimden) siz mimarsanız ben değilim gibi yorumlamıştım. Açıkçası not mimarlığı da böyle yorumlamak hoşuma gidiyor. why not?

İzleyiciler